Yağmur,kar,fırtına yüzünden evlere kapalı kaldığımız şu kış günlerinde bari geçmiş gezilerimizle oyalanalım.Bir taraftan Toros Rotaları
devam ederken,bu rotaları çıkardığım gezilerden yeni bir seri yapıp uzun kış akşamlarında yol hayallerine dalalım.Hem de böylelikle rotalar
biraz daha canlanıp,şekillenecektir.
Bu haftaki gezimiz orta Toroslarda,Anamas Dağlarında...
Geçen sene kıştan çıkıp ta bahara ulaşınca içimizde habire kıpraşan kurtlar iyice kontrolden çıktı.Yılın belkide en güzel zamanlarında
kısa da olsa bir kaçamak bizim kurtçuklara iyi gelir diye düşündük.
Daha önceki gezilerimizden aklımızda kalan bir dağ geçidini ne zamandır konuşuyorduk.Bu geçit Anamas Dağlarında yaklaşık 2300
metre yüksekliğinde bir dağı aşarak köprülü kanyon ile Beyşehir Gölü'nü birbirine bağlıyor.Ya da en azından biz öyle tahmin ediyoruz.
Yaptığımız yol aşağıdaki gibi.Aşmayı düşündüğümüz geçidi çok az bir mesafe kalmasına rağmen malesef kar nedeniyle aşamadık.
Mecburen Anamas dağlarının etrafından dolandık.
Anamas Dağlarının uzmanı bizim Orhan.(Orhan Uslu) O bölgeyi avucunun içi gibi biliyor neredeyse.Arıyoruz Orhan'ı,dünden hazır.İlk sorusu
''Ne zaman gidiyoruz abi?''
Cumartesi sabah sekizde düşüyoruz yola.
Gerçi içimizdeki bir takım casuslar daha biz yola çıkmadan ifşa etmişler ama neyse.
Bu gezide toplam 561 km.'yi 25 saatte aşmışız.Bu 25 saatin 12 saati hareket halinde geçmiş.Kısaca birinci gün 13 saat ve ikinci gün
12 saat motorun üzerindeydik.Bu arada Murtiçi Kepez Köyünden Oymapınar barajına yaptığımız 18 kilometrelik dağ ve kanyon geçişi
belki de bugüne kadar gördüğüm en kırıcı ve yorucu etaplardan birisiydi.18 kilometrelik yolu tam 2 saat 20 dakikada geçtik.
600'den fazla fotoğraf çekmişiz.Bunların içinden ayıklaya ayıklaya 140 taneye düşürebildim.
Sabah kahvaltısı Aksu'da simit ve peynirle.
Akşam yemeği için plan yapıyoruz burada.Orhan ekmek aldığını ve akşama yeteceğini söylüyor.Allahtan inanmadım da yoldan ekmek aldım
iki tane daha.Atila ile ikisi yolda Orhan'ın aldığı ekmekleri bitirdiler de benim aldıklarımı çantayı sürekli kilit altında tutup zor kurtardım.
Bu fotoğrafı restoranda çalışan genç çekti.Nasıl çekebildinmi diye sorduğumda fotoğraf makinesinin ekranına bakıp ''düğmeye bastım ama hala
kıpraşıp duruyorsunuz burada'' demez mi.Koptuk tabii.
Köprü Çay üzerindeki Aspendos girişi tarafındaki tarihi köprü.Ama artık onarımdan sonra tarihi tarafı kalmamış.
Bu da biraz ilerideki yeni köprü.
Daha yolun başında mükemmel manzaralar.
Yukarıdan ikinci fotoğrafta Orhan'la Atila'nın nevaleyi ve ekmeği tüketmeye başladıkları mola verdiğimiz minik restoran sıcağı önlemenin yolunu
keşfetmiş.
Herhaşde bu alet restorana doğru esen sıcak havayı bertaraf etmek için orada asılı.
Gittikçe yükseliyoruz.Bundan sonraki hedef bizim Beyşehir geçidi.Geçmemiz gereken yer kar kaplı.Geçip geçemeyeceğimizi hesaplıyoruz durup.
İşte burayı aşmamız lazım.Bu dağın arkası Beyşehir Gölü.
Her şeye rağmen denemeye karar veriyoruz.
Zirveye 3-4 kilometre kala rastladığımız çoban Mayıs sonundan önce bu geçidi aşmanın mümkün olmadığını söyleyince geri dönüyoruz.
Burayı aşabilsek şöyle bir manzara ile karşılaşacağız.
Ama dönüş yolu belki de gideceğimiz yoldan çok daha güzel.Dağ ekmek içi çıkartır gibi oyulup yol açılmış.Yarım tüneller zincirinden geçiyoruz.
Dağlardan su fışkırıyor.Tüm yol boyunca buna benzer yüzlerce manzara ile karşılaştık.Hatta şelaler gördük.
Doğa inanılmaz güzel.
Buradan sonra Anamas Dağlarının etrafını dolaşmamız gerekiyor.Daha katedecek çoook yol var.
Kesme boğazı yolumuzun üzerinde.
Kesme Köyünde mola veriyoruz.Harika köyler var yol üzerinde.Bu ev kuran kursu hocasınınmış.
Yolcu yolunda gerek.Yola devam.
Bir tarafta karlı dağlar.
Diğer tarafta eriyen karların suyu ile coşmuş ırmaklar.
Yine nefis bir köy Belence.
Belence'de suyun kenarında mola veriyoruz.
Bu arada geriden gelen Orhan'a dur işareti yapmamıza rağmen yanlış anlayıp geçip gidiyor.Arkasından yetişmek için yola çıkmayı düşünürken
yandaki evin sahibi Fehim Amca'nın verandasında çay daveti bizi alıkoyuyor bu fikirden.Anında satıyoruz Orhan'ı.
Nefis çayları götürdük afiyetle.Fehim Amcaya teşekkür edip ayrılıyoruz.Belence'nin insanı adı gibi güzel,misafirperver.
Yolda yine minik bir göl.Bu sene sular coşmuş.
Biblo gibi köyler.
Harika toprak yollar.
Dedegöl dağlarına tırmanmaya başlıyoruz.
Karşıda Dedegöl'ün zirvesi.
Biraz ileride Vali Çeşmesi Geçidi.Rakım 1810 metre.
Bir tarafta Dedegöl Dağı diğer tarafta Beyşehir Gölü.Bütün gün ulaşmaya çalıştığımız göl en sonunda karşımızda.
Vali Çeşmesinde barbeküler hazır.Çadılrarı buraya kuralım diyorum ama şu anda sıcaklık 5 derece.Akşam kesin sıfırın altına düşecek.Yemiyor tabii.
''İlk hedefiniz Beyşehir'' pozu.
Hava kararıyor artık.Bir an önce göl kenarına varıp çadırları kurmak lazım.Daha konaklayacak yer bulucaz.
Hava kararmaya yakın Yenişarbademli'ye giriyoruz.Sabah yanımızdaki sucuklar bizi idare eder derken akşam olunca et derdine düşüyoruz.
Yenişarbademli'de bir tane kasap var ama et yok.
Tekel ana dağıtım ofisi var ama içki yok.
Market var ama içinde ekmekde dahil bir şey yok.
Olanı alıp çıkıyoruz.Yanımızda sucuğumuz var,çukulatamız var,fındığımız var e ekmekte var.(Orhan'la Atila'yı dinlesek o da olmayacaktı ya.
Dedim ya yolda götürdüler diye.)
Gölün kenarında harika bir yer bulup başlıyoruz çadırları kurmaya.
Bir taraftan da ateş yakma çalışmaları.
Atila çok uğraşıyor ateşi yakmak için sağolsun.
Kömür ateşinde bizim sucuklar cızır cızır.Mükemmel valla.
Yemekten sonra keyif vakti.
Biraz sonra dolunay önümüzdeki tepenin ardından yüzünü gösteriyor.Bulunduğumuz yer harika.Bir tarafta göl manzarası,dğer tarafta dedegöl dağı.
Sabah güzelliği çok daha iyi farkedeceğiz.
Sabahın ilk ışıkları ile ayaktayız.
El yüz yıkama faslı,
Çevreyi keşif,
Sabah kahveleri,
ve harika doğanın tadını çıkartma.
Gece boyunca etrafta trafik vardı ne olduğunu anlamamıştık.Meğer buraya ta Afyon'dan balık tutmaya geliyormuş millet.
Bu da bizim balıkçı.Gözüyle avlıyor.
Eh artık toplanma zamanı.Daha yolumuz uzun.
İstemeye istemeye bu harika yeri terkediyoruz.
Ama yol boyunca inanılmaz güzellikler göreceğiz daha.
Arada yol sorup,
masallardan fırlamış köyleri katediyoruz.
Harika göl manzaraları.İki adımda bir durup fotoğraf çekiyoruz.
Yol kenarında elinde 2 haftalık yavrularla bir köylü.Dayanamıyor inip dakikalarca oynuyoruz yavrularla.
Eski sarnıçta elimizi yüzümüzü yıkıyoruz.
Hem havada hemde ağaçların tepesinde gördük leylekleri.Hadi hayırlısı.
Huğlu'ya doğru yoldayız.
Huğlu'da etli pidecide geçte olsa sabah kahvaltısı.
Bizim pideler önce fırına,
Sonra mideye...
Yine yoldayız.
Aşılacak dağlar var.
Önümüzde Üzümdere Kanyonu
Susadık..
Üzümdere Kanyonu Manavgat Irmağı'nın doğdu yer.Dağlardan fışkıran sular ırmağa akıyor.
Bu su dağdaki bir yarıktan fışkırıyor.Resmen şelale.
Güzellik karşısında nutkumuz tutuluyor.Bir daha gelinip çadır kurulacak yerler listemizde baş köşeyi alıyor burası.
Kanyon geçişinden sonra istikamet İbradı Emiraşıklar Köyü.Burada Akdeniz Motosiklet klubü (AKMOK) sezon açılış toplantısı var.Bizde çok
yakına çıktık kanyondan.Bir taşla iki kuş vuralım dedik.Dostları ziyaret.Malesef burada benim fotoğraf makinesinin 3 yedek pili de dahil olmak
üzere şarjı bitti.Kameranın fotoğraf fonksiyonunu çözene kadar çektim zannettiğim bütün kareler uçmuş.A60 motosiklet vardı toplantıda.Görülmeye değerdi.Ercüment,Mehmet,İbrahim ve adını sayamadığım tüm dostlar oradaydı.Biz tam kalkma zamanında yetişmişiz.
Grup yakındaki göktaşı kraterine,biz ise raporun en başında bahsettiğim zorlu Oymapınar geçişine yöneldik.
Mutiçi'nden Oymapınar geçişine doğru döndük.Yolda yine sevimli köyler.
Hiç harç kullanılmaksızın inşa edilmiş taş evlerle dolu buraı.Köyün adı Hacıköy.
O zorlu geçişin girişinde çağla yürütürken.
Bahsettiğim Murtiçinden Oymapınara geçit veren kanyon.
Bu kanyon geçişinde malesef çok az fotoğraf var.Yolla uğraşmaktan,durup fotoğraf çekemedik.Ama video çekimleri var.Onlar fikir verecektir.
Dünden beri ancak resimleri organize edebildim.Yarında videoyu hallederim.
Yolun ortalarına doğru baraj gölü.
En sonunda Oymapınar barajı.Ciddi yorulduk.
Manavgat ırmağının kenraında yorgunluk atmak için çok sevimli bir restoranda durduk.
Orhanın yüz ifadesi her şeyi anlatıyor aslında.Yorgunluk,keyif hepsi bir arada.Bu iki gün fiziken ciddi yorulmuş olsak da,sanki 15 gün tatildeymiş
gibi iş ve şehir stresinden uzaklaştırdı hepimizi.Önümüzde daha 80 kilometre var,ama bunca yorgunluğa rağmen bir kaç 80 kilometre daha yol
alabilirim kesin,eğer eve dönmüyor ve yola devam ediyor olsam.